En Komik 25 Bektaşi Fıkrası

bektaşi fıkralarıalıntı sözleri

Bektaşi fıkraları egemen resmi din adamlarının dogmatik, statik, sabit anlayışlarına karşı hayatında mizahi ve eleştirel bir tavır takınır. Akla, mantığa, insan doğasına, hayatın olağan aykırı gelen düşünce ve davranış her kimden gelir ise gelsin Bektaşi fıkralarının eleştirilerinden mutlaka payını alacaktır. Fıkralar Anadolu’nun gülen yüzüdür…

Bektaşi Fıkraları

1.İneği de kurbana saymazsam şerefsizim

Bektaşi bulgurunu kaynatıp kuruması için sermiş, bir yandan karıştırırken bir yandan da dua edermiş:

-Allahım bulgurlarım kurumadan yağmur yağdırma!

Bulgurlar tam kurumaya yüz tutmuşken yağan yağmur, Bektaşi’nin bulgur sergisini su içinde koymuş. Bu zor durumunun üzerinden bir hafta geçmeden, ineğini de ahırda ölü bulan Bektaşi, üst üste gelen kötü olayları kabullenmekte zorlanmış.

Ramazan ayının geldiğini fırsat bilen Bektaşi oruç tutmaya niyet etmiş ve Ramazanın ilk günü, iftara beş dakika kala sigarasını yakmış.Sigarasından içine çektiği dumanı büyük bir keyifle gökyüzüne  üfleyerek:

-Nasıl, illet oluyorsun şimdi bana değil mi? Diyerek kendi kendine söylenmeye devam etmiş:

-Ölen ineği de kurbana saymazsam şerefsizim!

2.Bektaşi ve Papaz

Gerçekte Müslümanlık çok kolaydır, besmeleyle işe başlamak yeter, kelime-i şahadet getirdin mi vaziyet tamamdır…

Vaktiyle Ortaköy’de Bektaşi ile Papaz çok dost imişler, yedikleri içtikleri ayrı gitmezmiş…

Bir gün Bektaşi’ye haber vermişler:

-Hemen gel, Papaz çok hasta…

Bektaşi varmış bakmış ki dostu ölüm döşeğinde yatıyor…

Bektaşi’yi görünce Papaz’ın dudakları titremeye başlamış, konuştu konuşacak…

Baba Erenler hemen eliyle Papaz’ın ağzını kapatmış…

Çevreden bozulanlar sormuşlar:

-Ne yapıyorsun yahu?

Bektaşi:

– Ben bu pezevengi bilirim, demiş, şimdi bir besmele çeker, doğru Cennet’e gider…

3.Ya kazığa oturtsalardı

Bektaşi, papaz dostuna sormuş:

– Bana bak, siz hıristiyanlar ikide bir neden istavroz çıkarıyorsunuz?

Papaz:

-Yahudiler Hazreti İsa’yı çarmıha gerdiler ya, peygamberimizi anıyoruz…

Bektaşi:

-Şükredin ulan, ya İsa’yı kazığa oturtsalardı, ne yapacaktınız?…

4.Herkes kendisinde olmayanı ister

Yolu camiye düşen Bektaşi namazdan sonra:

-Ey ulu tanrım, bana bol bol şarap ver diye dua etmiş.

Yanında namazı bitiren kişi de ellerini kaldırmış:

-Rabbim bana iman ver diye dua etmiş.

İki duayı da işiten hoca Bektaşi’ye dönmüş:

-Bak herkes iman istiyor tanrıdan sen de şarap istiyorsun. Utanmıyor musun?

Bunun üzerine Bektaşi hocaya dönüp:

-Ne yapalım hoca efendi herkes kendisinde olmayanı ister

5.Her şey Allah’tan

Bektaşi’nin biri her gün kasabada ‘Her şey Allah’tan’, ‘Her şey Allah’tan’ diye mırıldanarak dolaşır dururmuş. Bir gün kasabanın serseri delikanlılarından biri, yine böyle mırıldanarak dolaşmakta olan Bektaşi’ye arkasından sessizce yaklaşmış, ensesine okkalı bir şaplak atmış. Canı fena halde yanan Bektaşi’nin pür hiddet dönüp kendisine ters ters baktığını görünce;

-Öyle ne bakıyorsun baba erenler demiş, hani her şey Allah’tandı.

-Tabii demiş Bektaşi, her şey Allah’tan da, ben hangi deyyusu aracı ettiğine bakıyorum.

6.İtibar

Softanın biri Bektaşinin önüne geçti:

-Ey Erenler; iyisin, hoşsun, ilim irfan sahibisin; bir de oruç tutup, namaz kılsan, bizim nazarımızda da itibarın olur o zaman, dedi.

Bektaşi gülümseyerek:

-Sizin nazarınızda itibar kazanmak için, tanrı önündeki itibarımı zedeleyemem, dedi.

7.Fakire can geldi

Oruç tutan Bektaşi pek fena susamış. Gürül gürül akan çeşmeyi görünce de dayanamayıp ağzını dayayıp kana kana çeşmeden su içmiş. Bu sırada oradan geçen komşusu seslenmiş:

-Aman erenler ne yaptın? Oruç gitti!

Bektaşi, ağzının iki yanından süzülen sular bağrına doğru inerken cevap vermiş :

-Oruç gitti ama fakire de can geldi!

8.Kayık küçük

Bektaşi kiraladığı kayık ile Eminönü’nden Üsküdar’a giderken, deniz dalgalanmaya, kayık sallanmaya başlar. Dalgaların, büyük bir fırtınanın başlangıcı olduğunu sezen Bektaşi’nin telaşlandığını gören kayıkçı:

-Ne korkuyorsun yolcu? Korkma. Allah büyüktür! Diye Bektaşi’yi sakinleştirmek ister.

Kayıkçının bu sözüne içerleyen Bektaşi şu yanıtı verir:

-Allah büyüktür amma, kayık küçük!

9.Zaten abdestsiz kılmıştım

Bektaşi yolda giderken bir yemiş ağacı görür ve çıkıp yemiş yemeğe koyulur.

Yoldan geçen sofunun biri seccadesini Bektaşinin çıkmış olduğu yemiş ağacının dibine sererek namaz kılmaya başlar.

Namazı biten sofu ellerini açarak ‘allahım namazımı kabul et’ der.Bizim Bektaşi de yukarıdan ‘etmiyorum’ der.

Bektaşinin sesini duyan sofu buna şaşırır ve bu sesin kimden geldiğini anlamak için her tarafa bakar ama kimseyi göremez..

Sofu tekrar ellerini açarak ‘allahım dualarımı kabul et’ der. Bektaşi tekrar ‘etmiyorum’ der.

Sofu tekrar açarak ‘kabul et’ der. Bektaşi tekrar aynı cevabı verir..

Buna çok sinirlenen sofu ‘etmezsen etme zaten abdestsiz kılmıştım’ der.

10.Keramet Alçak Gönüllülükte

Sofunun biri Bektaşi’yi denemek ister.

-Baba Erenler, sizler için kerametli diyorlar. İsterse ağacı bile ayağının yanına getirir diyorlar. Bize de gösterin de biz de görelim, der.

Baba Erenler, kendisi ile alay edilmek istendiğini fark ederek, sofuya bir ders vermek gerektiği düşünür ve ağacı çağırmaya karar verir:

-Ağaç gel der, fakat ağaçta hareket yok.

-Ağaç gel der, fakat yine gelmez.

-Ağaç gel der, üçüncü çağırışında da ağaçta hareket yoktur.

Bunun üzerine, Bektaşi ağacın yanına gider ve derki:

-Eğer ağaç bize gelmezse biz ağaca gideriz.

11.Eşekliğinden

Bektaşi’nin yolu camiye düşmüştür. Cami imamı o günkü vaazında içkinin kötülüklerinden bahsetmektedir. Cami imamı uzun bir vaazdan sonra cemaate bir de örnek verir:

-Ey cemaat eşeğin önüne bir kova su, bir kova da rakı koyun hangisini içer?

Bektaşi elini kaldırarak cami imamının sorusunu yanıtlar:

-Hocam suyu içer.

İmam:

-Tabi ki suyu içer, peki neden suyu içer?

Diye sorunca, Bektaşi cevaplar:

-Neden olacak hocam, eşekliğinden!

12.Hangisi sarı,hangisi kırmızı

Bektaşi iki öküzüyle tarlasını sürermiş; kırmızı öküz az yem yiyip, çok çalışırmış; sarı öküz lanet mi lanetmiş. Hem çok yermiş, hem tembelmiş. Bir gün öfkelenmiş Bektaşi:

-Ey Allahım! demiş, şu sarı öküzün canını al da kurtulayım…

Baba Erenler ertesi sabah ahıra girince ne görsün! Kırmızı öküz sizlere ömür, sarı lanet capacanlı… Dışardan bir çocuk çağırmış Bektaşi, öküzleri göstermiş:

-Ulan, demiş; bunların hangisi sarı, hangisi kırmızı? Çocuk göstermiş:

-Bu sarı, bu kırmızı! Bektaşi gözlerini göğe çevirmiş:

-İmanım, demiş; bacak kadar çocuk renkleri biliyor da, sen ayıramıyor musun?

13.Bir de senin kuluna bak

Bektaşi Baba İstanbul’da gezinirken, padişahın sarayı olduğunu zannettiği görkemli bir binanın yakınından geçmekte idi. Binanın önünde şatafatlı bir fayton durmakta idi. Binadan sırmalı elbiseleri olan adam çıkınca, muhafızlar selama durdu. Adam faytona binerken, Bektaşi meraklalandı ve muhafızlardan birinin yanına sokularak sordu.

-Faytona binen padişahmıdır?

-Hayır  padişahın bir kuludur. Cevabını aldı.

Bektaşi, tepeden tırnağa önce faytondaki adama baktı. Sonrada kendi haline baktıktan sonra, ellerine açarak:

-Tanrım, bir padişahın kuluna bak! Sonra, bir de senin kuluna bak! Diye söylendi.

14.Orasını Allah Bilir

Şarap yapmak yasaklanmış; sıkı bir kontrolle, şarap yapan yakalandığında kellesi vuruluyordu.

Bağ bozumu vakti geldiğinde, Bektaşi üzümlerin suyunu küplere doldurdu. Durumdan haberdar olan hükümdar, Bektaşinin küpleri başına geldiğinde, hiddetle sordu:

-Üzüm suyu küplere ne için dolduruldu?

Bektaşi, yakalanmışlığın telaşı ile cevap verir:

-Dolduruyorum ki, orada sirke olsun.

Hükümdar, biraz yumuşayarak yeniden sordu:

-Sirke dersin ama, ya şarap olursa!

Hükümdarın yumuşadığını gören Bektaşi:

-Orasını Allah bilir, dedi.

15.Kabahat tarlayı sana gösterende

Köylü yağmur duasına çıkıyormuş, Bektaşi’ye ‘sen de gel’ demişler. Baba Erenler kalabalığa katılmış, yolda küçük tarlasının yanından geçerken elindeki sopayı tarlaya dikmiş, göğe bakarak:

-Bizimki de burası, demiş.

Duadan sonra bir yağmur bir yağmur; ortalığı seller basmış. Bektaşi’nin tarlasında ne varsa sular almış götürmüş. Bu manzarayı gören Bektaşi, ellerini yukarı kaldırmış:

-Ulan, demiş; kabahat sende değil, bu tarlayı sana gösterende…

16.Akşamdaaaaan akşama

Zaptiyebaşı yolda çakırkeyif rastladığı Bektaşi’yi çevirmiş ve kükremiş:

-Söyle bre zındık, namaz vakti cami mihrabında secdeye vardığın olur mu?

Erenler çok hızlı ve çok vurgulu bir biçimde cevaplamış:

-Her bayram, her bayram.

Zaptiyebaşı bu kez:

– Peki ey kafir, şarap zıkkımlanır mısın? diye sormuş.

Bektaşi suçüstü yakalanmış olmasının ürkekliği ve yalana başvurmanın faydasının olmadığının farkına vararak, eliyle küçümseme işareti yaparak yanıt vermiş:

– Eh, akşamdaaaaan akşama.

17.Peşin Namaz

Bektaşi ile bir hoca birlikte yola çıkmışlar, bir süre sonra hoca :

-Namaz saati! demiş, başlamış kılmaya…

Rekat üstüne rekat, selam üstüne selam… Bektaşinin beklemekten canı sıkılmış, hoca namazı bitirince sormuş :

-Yahu bu ne uzun namaz böyle?

-Kazaya kalmış namazlarım vardı, onları eda eyledim!

Bektaşi :

-Eh ben de bir namaz kılayım! demiş ve başlamış namaza…

Ama ne namaz, bitmiyor, sonunda hoca dayanamamış :

-Erenler, senin namaz da uzun sürdü!

-Önümüzdeki haftanın namazını kıldım!

Hoca şaşırmış :

-Yahu olur mu böyle şey?

Bektaşi gülmüş :

-Yukarıdaki senin veresiyeni kabul ediyor da, benim peşinimi niye kabul etmesin?

18.Kaç gün oruç tuttun

Adama sormuşlar:

-Kaç gün oruç tuttun?

-Hastalığım nedeniyle, ancak bir gün tutabildim!

Aynı soruyu, orada bulunan Bektaşiye sorunca, hiç istifini bozmadan yanıt vermiş:

-Bu arkadaş benden bir gün fazla tutmuş!

19.Oruç farz, sahur sünnettir

Ramazan ayı gelince yeni evlendiği hanımı özenle hazırlamış ilk sahur sofrasını. Afiyetle yemiş Baba Erenler, ama hanımı bakmış ertesi gün Erenler’de oruç moruç yok.Belki maruzatı vardır, sonraki gün tutar diye yine hazırlamaya devam etmiş sahur sofrasını ancak Baba Erenler hiçbir sahuru kaçırmadığı gibi, bakmış oruç da tutmuyor hiçbir gün.

Böylelikle ayı yarılamışlar ki hanımı sonunda dayanamayıp laf etmiş:

– Efendim her gece size sahur hazırlıyorum, yiyorsunuz ancak oruç tuttuğunuz yok, öyleyse hazırlamayayım artık boşuna sahur sofranızı!

Baba Erenler cevabı yapıştırmış:

-A be hanım, oruç farz, sahur sünnettir. Zaten mahcubum farzı yerine getirememekten, bir de sünneti terk edeyim de iyice mi mahcup olayım!

20.Seferiyim

Bektaşiyi Ramazan günü oruç yerken yakalayıp Kadı’nın huzuruna çıkarmışlar. Kadı:

Bre zındık, niye oruç yiyorsun?

Bektaşi:

Seferiyim!

Oradan boşboğazın biri çıkıp:

Kadı Efendi, bunu tanırım, 40 yıldır burada oturur, seferi değil, yalan söylüyor! deyince

Baba Erenler cevabı yapıştırmış:

İlelebet burada kalacağıma dair elinizde senet mi var? Seferiyim dedim ya; ahiret yolcusuyum!

21.Hıristiyan oldum kurtardım

Ramazan’da Bektaşi bir kenarda ekmek yiyordu. Birisi de geldi yanına oturdu.

Polis bunları gördü. İkisini de yakaladı. Doğru kadının huzuruna götürdü. Kadı dinledi. O bir adamı mahkum etti. Sonra da Bektaşi’yi sorguya çekti.

– Sen neden orucunu yedin?

Bektaşi arkadaşını da düşündü:

– Ben Hıristiyan’ım efendim

Kadı yumuşadı birden.

– O halde serbestsin.

– Serbestsem Müslüman olmak isterim

Deyince Bektaşi, kadı iyice yumuşadı:

– Pekala buna çok sevindim. Hemen Müslüman olabilirsin.

– Olayım amma bir şartım var.

– Nedir söyle bakalım.

– Şu adamı da affedin.

Kadı, itirazsız şartı kabul etti. Sonra da Bektaşi’ye iman telkin etti. Her ikisi de mahkemeyi terk ettiler.Bektaşi yolda gülerek arkadaşına baktı.

– Bir daha tedbirsiz olmayasın. Bak Hıristiyan oldum kendimi kurtardım. Müslüman oldum seni kurtardım.

22.Unuttum ağa

Bektaşinin biri dalgın bir halde sigarasını tüttüre tüttüre yolda gidiyormuş. Karşısına yeniçeri

ağası çıkmış. Hiddetle sormuş:

– Bu ne hal? Mübarek Ramazan gününde oruç tutmuyor, sigara mı içiyorsun?

Bektaşî şaşkın şaşkın karşılık vermiş:

– Unuttum ağa.

Yeniçeri:

– Neyi unuttun?

Bektaşi safiyetle:

– Sokakta olduğumu.

23.Gömleğim Kurumasın Diye

Yılın birinde çok kuraklık olur. Köylüler bu yıl açlıktan kırılırız diye yakınırlar. Oradan geçen Bektaşi dervişini görünce, yağmur yağdırması için yardım isterler. Köylülerin üzüntüsünü gören Bektaşi, bir tas su ister ve gelen su ile gömleğini ıslayıp bir tasın üstüne serer. Az sonra kara bulutlar çöker şarıl şarıl yağmur yağmaya baslar.

Bunu gören köylüler:

– Sen Evliyalar Evliyasısın! Deyip, ayağına kapanırlar.

Bektaşi:

– Bu isin Evliyalığımla bir ilgisi yok, bu günlerde yukarıda ki ile aram biraz açık, gömleğim kurumasın diye yağdırıyor yağmuru.

24.Sizin masum olduğunuz ne malum

Bektaşi’yi, üzerinde rakı şişesiyle yakalayınca “ramazan günü rakı içiyor”diyerek kadının karşısına çıkartırlar. Bektaşi yemini billah etmektedir:

-Kadı efendi vallahi içmiyordum, sadece üzerimde taşıyordum, sorun bakalım içerken görmüşler mi? diye direnirse de ne kadıyı nede yanındakileri ikna edemez.

Kadı son olarak kesin bir dille:

-Üzerinde taşıyorsan mutlaka içiyorsundur da demiş.

Bunun üzerine Bektaşi:

-Kadı hazretleri, eğer içmeden taşımak suç ise, siz de zina aleti taşıyorsunuz, sizin masum olduğunuz ne malum.

25.İlki daha makbuldü

Baba erenler seyahatteyken bir imamın evine konuk olur. Akşam yemekler yenir, namaz vakti gelince imam:

– Baba Erenler yemeğimizi yedik, namazımızı da kılalım der.

Bektaşi kabul eder. İmamla beraber namazı kılarlar. Lakin namazdan sonra İmam Bektaşi’nin abdest almadığını, namazını abdestsiz kıldığını fark eder:

-Böyle olmaz baba erenler, kabul sayılmaz, bir de abdestli kıl.

Bektaşi ne yapsın, misafir olduğundan bir şey diyememiş, istemeyerek kalkıp abdestini almış, namazını tekrar kılmış. Namaz bitip ev sahibinin yanına oturunca ev sahibi gayet memnun:

-Baba erenler, bak gördün mü, sence hangisi daha makbule geçti.

Bektaşi namaza zorlanmaktan sıkılmış bir vaziyette:

-İlki daha makbuldü mirim, çünkü Allah rızası içindi.